Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 İlk Yardım 3

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
İmhagrup
Yeni Üyeler
Yeni Üyeler
İmhagrup


Mesaj Sayısı : 4
Points : 18
Reputation : 4
Kayıt tarihi : 27/12/09
Yaş : 32
Nerden : İstanbul

İlk Yardım 3 Empty
MesajKonu: İlk Yardım 3   İlk Yardım 3 EmptyPtsi Mart 29, 2010 3:25 pm

ZEHİRLENMELER

Zehirlenme Nedir?
Herhangi bir kimyasal, organik veya fiziksel madde vücuda girdikten sonra özelliğine göre yerel veya genel hasar meydana getirerek, ölüme neden olabiliyorsa bu maddeye ZEHİR, olaya ise ZEHİRLENME denir.

Yerel belirtiler:
- Sokulan, ısırılan, temas eden yerde kızarıklık, şişlik, gerginlik, ağrı ve kaşıntı
Genel belirtiler:
- Vücut ısısının yükselmesi (ateş),
- Tüm vücutta kızarıklık, döküntü, kaşıntı,
- Solunum sıkıntısı, hızlı ve zayıf atan nabız,
- Baş ağrısı, kulak çınlaması,
- Halsizlik, kendinden geçme, gelişen bilinç kaybı,
- Şok, ölüm.

Zehir, vücuda bilerek (kasti) veya bilinmeden(kazara), dört yoldan alınabilir:
1-Sindirim, 2-Solunum, 3-Deri ve 4-Kan yoluyla, olmak üzere.

Sindirim Yolu Zehirlenmeleri
Ağız yoluyla alınan her türlü zehir etkisi yapan maddelerle meydana gelirler; bayat besinler, ilaçlar, alkol, korozif (yakıcı, tahriş edici) maddeler ya da alerjik etki yapan maddeler vb.

İlkyardım:
* Eğer zehrin alınması üzerinden henüz 30 dakika geçmemişse, o zaman kusturulur.

KUSTURMAK İÇİN:
- Tercih edilen kişinin kendi parmağı ile küçük dilini dolayısıyla da öğürme refleksini uyararak kusmasını sağlamaktır,
- Sıcağa yakın ılık su içirerek de kusturma sağlanabilir (kişi bardağı kendisi tutarak içmelidir! başkası tarafından içirilmemelidir!).

KUSTURULMAYACAK DURUMLAR:
- Asit veya bazik madde (korozif madde) içeren sıvılar içilmişse,
- Petrol ürünleri içilmişse,
- Bilinci kapalı ise.

* Kusturulduktan sonra soğuk veya sıcak olmayan su içirilir, kusturulmayacak durumlarda da yine su içirilir.
* Hastaneye götürülür, özellikle korozif madde içmiş kişilerin mutlaka hastane tedavisine gereksinimleri vardır:
* Ne yapılacağına karar verilemeyen durumlarda mutlaka ZEHİR DANIŞMA MERKEZİ aranmalıdır. Merkez aranmadan önce aşağıdaki bilgiler toplanmalıdır:
- Zehirlenme ne ile meydana geldi, kutu veya prospektüs varsa yanınızda olmalı,
- Kutudaki / şişedeki miktar ne kadar kalmış, daha önce ne kadarmış, çevreye saçılmış mı?
- Zehir ne zaman alınmış, hastanın durumu nasıl?

BESİN ZEHİRLENMELERİ
Bakteri veya bakteri salgıları (toksinleri ) ile oluşan zehirlenmelerdir. Bulantı-kusma, kramp şeklinde karın ağrısı ve ishal (diyare) ile seyrederler. Bunlar:

SALMONELLA:
Kontamine (enfeksiyonla bulaşmış) et, süt ve yumurta ile bulaşır. Yendikten 12-24 saat sonra ani bulantı-kusma, karın ağrısı, ishal ile kendini gösterir.
Tedavi: Herhangi bir tedavisi yoktur. 2-3 günde kendiliğinden geçer. Antibiyotik verilmez.
* Aşırı ishal ve kusmaya bağlı olarak dehidratasyon gelişmişse içecek şeyler verilerek kaybedilen sıvı yerine konur.
* Yemek hazırlanırken kapların temiz olmasına dikkat edilir ve iyi pişirilirse salmonella enfeksiyonu önlenebilir.

STAFİLOKOK:

En sık rastlanan besin zehirlenmesidir. Karbonhidratlı, sütlü ve şekerli yiyeceklerin yenilmesi sonucu görülür. Örneğin: muhallebi, dondurma, mayonez gibi. Yendikten 2-6 saat sonra bulantı-kusma ile kendini gösterir (ishal nadiren görülür).

Tedavi: Herhangi bir tedavisi yoktur. 4-6 saatte kendiliğinden geçer.

Önlenebilmesi için; özellikle sütlü tatlılar ve kaynatılmadan pişirilen yemekler hazırlandıktan sonra uzun süre, fırında veya ısıtma tepsilerinde bekletilmemelidir.

CLOSTRİDİUM PERFRİNGENS:

Büyük miktarda hazırlanan yiyeceklerin oda ısısında, etkisiz buharda bekletilmesi veya yeterince soğuk ortamda muhafaza edilmemesi sonucunda ürer. Veya mikroorganizmanın bulaştığı balıklarla hastalık ortaya çıkar. Yendikten 8-10 saat sonra bulantı, karında kramp şeklinde ağrı ve ishal ile kendini gösterir.

Tedavi: 24 saate kadar kendiliğinden iyileşir.

* Dehidratasyon kontrol altına alınır, hastaya, daha öncede bahsedildiği gibi bol sıvı şeyler içirilir ve bu arada tuz ve elektrolit kaybını yerine koymak için de bir bardak suya bir miktar tuz ve yemek karbonatı konarak içirilir. Ya da bu amaçla kola, tuzlu ayran, meyve suları, maden suyu içirilebilir. Mümkün olduğunca tüm sıvı kaybı bu içeceklerle karşılanmayıp suyla desteklenmelidir.

İYİ YIKANMAMIŞ, YEMEK KAZINTISI KALMIŞ KAPLAR GENELLİKLE BESİN ZEHİRLENMESİNE YOL AÇAN EN ÖNEMLİ FAKTÖRDÜR.

Cl. BOTULİNUM ( BOTULİSMUS ):

Genelllikle iyi konservelenmemiş yiyeceklerin yenilmesi sonucu görülen en tehlikeli (hatta ölümcül) olan besin zehirlenmesidir. Yenildikten 24 saat sonra belirtiler görülebilir. İshal görülmez, kabızlık (konstipasyon) olabilir. Botulismusta, sinirlerden kaslara giden uyarılar engellenmekte ve bunun sonucunda şiddetli halsizlik, paralizi (kuvvet kaybı) ve ölüm görülebilmektedir.

Belirtileri:
- Ağız ve boğaz kuru ve ağrılıdır,
- Kişi gözlerini odaklamada zorluk çeker (çift görme, bulanık görme olabilir)
- Bitkinlik, yutma ve konuşma güçlüğü
-Halsizlik veya kuvvet kaybı
- Göz hareketlerinde kısıtlılık, göz bebeklerinde genişleme
- Solunum kaslarında paralizi, solunum güçlüğü
- Konuşamama, başın ön kısmında hissedilen baş ağrısı

İlkyardım:
* ABC kontrol edilir ve devamlılığı sağlanır
* Olanak varsa oksijen verilir
* Gerekiyorsa suni solunum yapılır
* Acilen hastaneye götürülmelidir. Mutlaka antitoksin yapılması gerekir.

DEHİDRATASYON: Aşırı kusma ve ishal sonucu, vücuttan fazla miktarda sıvı ve elektrolit kaybı olur. Buna bağlı olarak cilt, dudaklar ve dil kurur. Cildin kuruluğunu anlamak üzere el üzerindeki deri, baş parmak ve işaret parmağı arasında tutulur, bırakıldığında deri hemen eski halini alıyorsa o zaman sorun yoktur, eğer eski halini alma süresi uzuyorsa, o zaman fazla miktarda sıvı kaybı vardır ve hemen tedavi edilmezse hipovolemik şok gelişebilir.

Solunum Yolu Zehirlenmeleri
Tüp gaz, egzoz gazı (karbonmonoksit), duman ve diğer zehirli gazların solunması sonucunda görülür. Özellikle renksiz ve kokusuz zehirli gazlarla meydana gelen zehirlenmelerde kişide görülen belirtilerin saptanması hayat kurtaracaktır.

Belirtileri:
-Baş ağrısı, baş dönmesi, kulak çınlaması, kendinden geçme, bulantı-kusma, deride renk değişimi.

İlkyardım:
* Öncelikle kaynak kapatılır, havalandırma sağlanır, kişi temiz havaya çıkartılır.
* Yüzüne su serpilebilir, kolları açılıp kapatılabilir,
* Gerekiyorsa suni solunum ve kalp masajı yapılır,
* Mutlaka hastaneye götürülür.

Deri Yolu Zehirlenmeleri
Kremler, tozlar, sıvılar ile temas sonucu, ya da ısırma, sokma, enjeksiyon ile meydana gelir. Etkilenme durumuna göre yerel veya genel belirtiler görülebilir.

İlkyardım:
* Etken madde krem veya toz şeklindeyse, bol akan su ile yıkanır; yara varsa üzeri steril gazlı bezle kapatılır.
* Yerel belirtiler giderek yayılıyor ve genel belirtiler görülüyorsa, kişi derhal bir sağlık kuruluşuna götürülür. (Kişide gelişmekte olan alerjik şoka karşı sağlık kuruluşunda semptomatik tedavi uygulanmalıdır, aksi halde kişi kaybedilebilir. Hastaneye götürürken bilinç kapanırsa koma pozisyonu verilir veya ABC nin devamlılığı sağlanır.)

Kedi ve Köpek Isırmaları: KUDUZ tehlikesi vardır. Bu gibi durumlarda ısırılan yer ilk önce bol su ile sabunlanıp köpürtülerek en az 5 dakika yıkanır.

Aşı yaptırılır. Mümkünse hayvan gözetim altında tutulur, eğer 10 gün içinde ölürse aşıya devam edilir, 10 günü geçmesine rağmen hayvan ölmemişse, aşıya gerek yoktur. Hayvan bulunamamışsa, aşı mutlaka yaptırılmalıdır.

Yılan Sokması: İki derin diş izi yılanın zehirli olduğunu gösterir. Bu durumda sokulan yerin altından ve üstünden venöz turnike yapılarak, zehrin dolaşıma katılımı yavaşlatılır. Ağzında yara ve çürük dişi olmayan bir kişi yara yerinden zehri emip tükürebilir. Organ hareketsiz halde ve sarkıtılarak tutulur. Kişi mümkün olduğunca sakin tutulmaya çalışılmalıdır. Hastaneye götürülmelidir ve tetanos aşısı yaptırılmalıdır.

VENÖZ TURNİKE: Enli kumaş veya kravat, yılanın soktuğu yerin hemen altından ve üstünden bağlanır. Ancak dolaşım engellenmeyecek şekilde bağlanmalıdır. Bunun için bacakta ise ayak, kolda ise el parmaklarına bakılır morarma varsa, hemen gevşetilir.

Akrep Sokması: Sokulan yere amonyak veya su ile bulamaç yapılmış yemek karbonatı sürülebilir. Venöz turnike uygulanabilir. Hastaneye götürülmelidir.

Arı Sokması: Sabunlu su ile yıkanabilir veya antiseptik ile silinebilir. İğne çıkarılabilecek durumdaysa cımbızla çıkarılır aksi halde, zorlanmaz.

Yerel belirtiler genel belirtilere dönüşüyorsa, vakit kaybedilmeden hastaneye götürülmelidir.

Deniz Kestanesi Batması: Bu durumda organ (genelde ayak), yanmayacak şekilde dayanabileceği kadar (45° C) sıcak su içine daldırılarak, 20-30 dakika (ağrı dininceye) kadar bekletilir. Sıcak dikeni eritir.

Denizanası Teması: Denizanası ve deniz şakayıklarının nematokist denilen vantuzlarındaki çengellerle cilde tutunurlar, bunların zarar verilmeden uzaklaştırılması için: önce alkol (ya da sirke veya deniz suyu) ile yıkanır, sonra üzerine pudra ekilir, varsa çiğ et konarak yumuşatılır ve bıçağın tersi veya tahta çubukla deriden sıyrılır. Ya da o kısım doğrudan musluk suyu ile yıkanabilir; tatlı su vantuzları patlatacağından kişi rahatlayacaktır.

DİKKATİNİZE:Yurt dışında böcek sokmaları nedeniyle anaflaktik şok dediğimiz alerjinin ağır seyrettiği kişilerde bu seyri hafifletmek üzere yanlarında taşıyabilecekleri alerji kutusu (kiti, seti) vardır. Hekim tarafından önerilen ve yapabilme eğitimini alan kişiler, böcek soktuğunda, hemen enjektördeki hazır ilacı kendileri yaparak ve hapı alarak durumlarının kötüleşmesini önleyebiliyorlar.

İLKYARDIM GEREKTİREN ÖZEL DURUMLAR VE HASTALIKLAR

Bayılma
Aniden ortaya çıkan dolaşım yetmezliğine bağlı olarak, beynin kısa süreli kansız kalması sonucu görülen geçici bilinç kaybıdır. Nedeni; açlık, kan basıncının düşmesi, beklenmedik bir olay veya herhangi bir şeyle karşılaşma, aşırı sevinç ya da üzüntü, uzun süre havasız ve kapalı ortamda bulunma vb, olabilir.

İlkyardım:
* Kişi, hemen sırt üstü yatırılarak ayakları yükseğe kaldırılır (şok pozisyonu verilir ),
* Sıkı giysiler gevşetilir, kapalı ortamdaysa açık havaya çıkarılır,
* Yüzüne su serpilebilir, bu uyarı sonucunda kişi daha çabuk kendine gelir,
* Uyarıcı olarak hoş olan (kolonya) veya hoş olmayan (soğan kokusu vb ) kokular koklatılabilir,
*Kişi kendine geldiğinde hemen ayağa kaldırılırsa yine bayılacağı için önce oturtulur.İçecek bir şeyler verilir (açlıktan bayılmışsa şekerli içecekler, tansiyon düşüklüğü veya aşırı sıcak ve terleme söz konusu ise tuzlu ayran tercih edilmelidir).
*Eğer 5 dakikaya kadar kişi halen kendine gelmemişse mutlaka hastaneye götürülmelidir.

Diyabetes Mellitus (şeker hastalığı)
Halk arasında kısaca şeker hastalığı olarak bilinen diyabetes mellitus’ta , kandaki şeker düzeyinin düşmesi veya yükselmesi sonucu ilk ve acil yardım gerektiren sorunlar görülebilir. Bu sorunlar: kandaki şeker oranının yükselmesi sonucu ortaya çıkan hiperglisemi ile kandaki şeker oranının düşmesi sonucu ortaya çıkan hipoglisemi ‘dir. Hipoglisemi, hiperglisemiden çok daha tehlikeli olup kısa sürede(10 dakika – 2 saat gibi ) hastanın kaybedilmesine neden olabilir. Çünkü, beynin düzenli ve belirli miktarda şekere (glukoza) gereksinimi vardır. Şeker azaldığında beyin enerjisiz kalacağından beyin hücrelerinde harabiyet başlar (solunum durduğunda beynin oksijensizliğe ancak 4-6 dakika dayanabildiği gibi şekersizliğe de uzun süre dayanamaz.). Kişide açlık belirtileri normal bir insandakinden daha hızlı ortaya çıkabilir. Kişi kısa sürede kendini kaybedebilir (bilinç düzeyinde değişiklik: sinirlilik, bilinç bulanıklığı, bilincin giderek kapanması gibi). Bunun için hemen tablodaki hipoglisemi bulgularından biri veya birkaçı bir arada görülmeye başlanmışsa, kişi içebilecek durumdaysa şekerli sıvılar içirilir ya da ağzına şeker verilir. Bilinci kapanmışsa, dişleri ile yanak arasına kolay eriyen cinsten şeker yerleştirilerek hemen hastaneye götürülmelidir.

Hiperglisemide kandaki şeker uzun saatler (6-12 saat) içinde yükselirken tablodaki belirtiler görülebilir. Bilinci kapalı değilse, herhangi bir ilkyardıma gerek yoktur, kişi en kısa zamanda hastaneye götürülmelidir.

Diyabetik acillerde ayırt edici belirti ve bulgular:
Kan şeker düzeyi
Hipoglisemi (şeker azalmıştır)
Hiperglisemi (şeker artmıştır)
Nabız
Dolgun, hızlı
Zayıf, hızlı
Solunum
Yüzeysel
Derin, iç çekmeli
Bilinç düzeyi
Baygınlık hali ve / veya hızla gelişen bilinç kaybı
Yavaş yavaş gelişen bilinç kaybı
Nefes
Koku yoktur
Çürük elma / aseton gibi kokar
Diğer bulgular
Baş ağrısı, ürperme, konfüzyon (şaşkınlık), saldırganlık (sinirli) davranışlar
Cilt
Soğuk, nemli, soluk
Kızarık, kuru

İlkyardım:
* Hipoglisemi gelişiyorsa, kişiye hemen bir kesme şeker verilir. Veya kişi kendisi içebilecek durumdaysa, şekerli içecekler (varsa kola, meyve suları da olabilir) içirilir. Kişinin durumu verilen şekere rağmen kötüleşiyorsa vakit kaybedilmeden mutlaka hastaneye götürülmelidir. Diyabetli kişiler, hipoglisemi olasılığına karşı yanlarında şeker, şekerli bisküviler bulundurmalıdır.
* Hiperglisemi, yavaş geliştiğinden hastaneye kadar yetiştirilebilir, ilkyardım gerektirmez. Hastanın bilinci kapanmak üzere veya kapalıysa, soluk yolu açıklığı sağlanarak hastaneye götürülmelidir.

Epilepsi (sara)
Beyindeki elektriksel aktivitenin geçici olarak durması veya bozulması sonucu, kişinin kasılması ve bilincinin kaybolması olayına epilepsi denilmektedir. Nöbetler çeşitli şekillerde görülebilir; kişi otururken dalıp gidebileceği gibi, kasılmalar da olabilir. Nedeni kalıtımsal olabileceği gibi, kafa yaralanmaları, beyinde kanamalar, tümörler, iltihaplar sonucu da ortaya çıkabilir. Ancak nedeni saptanamayan epilepsiler de oldukça yaygındır.

İlkyardım:
* Kişinin kendini yaralamaması için tedbir alınır; yatırılır, dilini ısırmaması için çene kenetlenmemişse, dişlerinin arasına bir şey konur (mendil, kalem vs gibi). METAL ZARAR VERECEĞİNDEN KULLANILMAMALIDIR.
* Başını ve kollarını ritmik olarak bir yerlere vuruyorsa battaniye, ceket vb malzemelerle desteklenerek kendisini yaralaması engellenir.

YAPILMAYACAK ŞEYLER:
* Hastanın yumruk şeklindeki ellerini zorla açmaya çalışmak;
* Soğan keserek veya pamuğa kolonya damlatarak ağzına veya burnuna kapatmak, bu çok sakıncalıdır çünkü bu şekilde kişinin nefes alması önlenerek kendine gelmesi engellenmektedir.
** Epilepside uyarıya gereksinim yoktur, çünkü olay dolaşımdan ve beyindeki elektriksel aktivitenin geçici bozulmasından kaynaklanmaktadır. Bu gibi durumlarda uyarının hiçbir yararı yoktur, hatta zararlı olabilmektedir.
* Elinizi dişleri arasına kaptırmayın, sizin elinizi kolunuzu kavramasına izin vermeyin aksi halde sizde zarar görürsünüz.

UYARICI MADDELER SADECE BAYILMALARDA KULLANILIR, EPİLEPSİDE ASLA KULLANILMAZ!

Kalp Krizi
Kalbi besleyen koroner arterlerin çeşitli nedenlerle kalbi besleyememesi sonucu ortaya çıkan tabloya kalp krizi denilmektedir. Angina pektoris veya akut myokard enfarktüsü şeklinde ortaya çıkabilir. Arterin daralması nedeniyle, fiziksel aktivite, ruhsal stres veya aşırı soğuk sonucunda kalbin artan oksijen ihtiyacı karşılanamayacağı için kalp kasında gerekli kasılma olamayacaktır, dolayısıyla da kriz meydana gelecektir. Buluğ çağından 90 yaşına kadar kalp krizi geçirilebilirse de yaş ilerledikçe kalp krizine yatkınlık artar..

Enfarkt(üs), kan desteğinin kesilmesine bağlı doku ölümüdür.

Kalp krizi; kandaki kolesterol düzeyinin yükselmesi, sigara, alkol, stres, yüksek tansiyon, şişmanlık, hareketsizlik gibi kontrol edilebilir nedenlerle; yaş, cinsiyet, kalıtım, diabet vs gibi kontrol edilemeyen nedenler sonucu ortaya çıkabilir.

ANGİNA PEKTORİS: Kalp, bir süre gereksiniminden az oksijenle beslenmek, zorunda kalırsa, kişinin soluğunu kesecek kadar şiddetli göğüs ağrısı olur, bu ağrıya angina pektoris denir. Ağrı genellikle sternum (göğüs kemiği) arkasında hissedilir; kola (özelikle sol kola), çeneye, epigastriuma (karnın üst orta bölgesine) yayılır.

AKUT MYOKARD ENFARKTÜSÜ: Koroner arterin, arterioskleroza(damar sertliğine) bağlı olarak daralması veya kan pıhtısı ile tıkanması sonucunda bu arterle beslenen kalp kasına giden oksijen yetersiz kalacağından, myokard kası görevini yerine getiremez; yeterince kanın vücuda pompalanamadığı bu tabloya, akut myokard enfarktüsü (AMI) denir.

Kalp krizinde ayırt edici Özellikler:

Ağrının özellikleri ANGİNA PEKTORİS
AKUT MYOKARD ENFARKTÜSÜ

Şiddeti
Hafiften orta şiddete doğru
Dehşete düşürecek kadar yoğun
Süresi
Genelde 3-5 dakika sürer
Saatlerce sürebilir
Hazırlayıcı etkenler
Egzersiz, soğuk hava, stres
Dinlenme anında da görülebilir
Giderme yolları
Dinlenme
Dinlenme ile geçmez
Nitrogliserin
(İsordil, 5mg, dilaltı)
Genellikle ağrıyı giderir
Ağrıya etkisi yoktur
Diğer belirtiler
Genelde yoktur
Dispne (nefes darlığı), bulantı, kusma, aşırı terleme, baş dönmesi, ölüm korkusu

KALP KRiZi FLASHINI iZLEMEK iCİN TIKLAYINIZ!!!
İlkyardım:
Angina pektoriste:
* Hasta mutlaka hemen dinlen(diril) melidir; yürüyorsa durmalı, oturtulmalı veya yatırılmalıdır. Mümkünse hareket ettirilmemelidir. Hasta sakinleştirilmelidir.
* Sıkı giysiler gevşetilir.
* Dilaltı nitrogliserin (isordil, 5 mg ) verilir.
* Gerekiyorsa (solunum ve kalp durmuşsa) CPR yapılır.
* Hastaneye götürülür ( mümkün olduğunca az hareket ettirilerek ).

Akut myokard enfarktüsünde:
* Hastanın ağrısının ve korkusunun giderilmesi önemlidir
* Hasta sırtüstü yatırılır ve hareket ettirilmez,
* Hastanın solunum sıkıntısı varsa, baş yükseltilir
* (Mümkünse oksijen verilir 2 lt/dk gidecek şekilde)
* Mutlaka hastaneye götürülür.
* Gerekiyorsa (solunum ve kalp durmuşsa) CPR yapılır.
** Kalp krizi sonucu görülen kalp durmalarında, hemen kalp masajı başlatılır ve sağlık kuruluşuna kadar sürdürülürse kişinin döndürülme şansı yükselecektir.
**Endişeli hastanın sakinleştirilmesi ve hastanın hareketinin kısıtlanması kalbin yükünün azaltılması açısından önemlidir.

YALNIZKEN KALP KRİZİ GEÇİRDİĞİNİZDE ne yapabileceğinizi öğrenmek isterseniz, yine bana internet aracılığıyla gelen slayt gösterisini izlemek için tıklayınız.

Felç
Genelde, beyni besleyen kan damarlarının yırtılması veya tıkanması gibi nedenlerle, beyindeki kanlanmanın bozulması sonucu ortaya çıkan bir tablodur. Özellikle yüksek tansiyonlu kişilerde görülme sıklığı yüksektir. İlkyardımda iki şekilde değerlendirebiliriz:

BEYiN KANAMASI FLASHINI iZLEMEK iCİN TIKLAYINIZ!!!
Hafif felç: Beyni besleyen küçük kan damarlarının hasarı ile oluşur. Genelde, bilinç kaybı yoktur ve bulgular zarar gören bölümle ilgilidir.

Belirtileri:
- Baş ağrısı, şaşkınlık hali (konfüzyon), kulak çınlaması, baş dönmesi;
- Hasar arttıkça, konuşmada hafif güçlük, hafıza bozuklukları, kişilik değişmesi, kol veya bacakta uyuşma, ilerleyen güçsüzlük.

İlkyardım:
* Hasta kazalara ve fiziksel etkilere karşı ( düşme, çarpma, ateş, sıcak, soğuk ve kesici aletler , vb.) korunur.
* Hemen hastaneye götürülür.

Ağır Felç:

Belirtiler:
- Bilinç kaybı
- Vücutta tek (ya da çift) taraflı paralizi (güç kaybı) veya pleji (kuvvet kaybı)
- Solunum ve yutma güçlüğü
- Mesane ve barsak kontrolünün kaybı (inkontinans)
- Konuşma güçlüğü, uyku hali
- Gözbebekleri (pupiller) büyüklüğünde farklılık (anizokori)

İlkyardım:
* ABC sürekli kontrol edilir ve devamlılığı sağlanır.
* Kusma olasılığına karşı yan yatırılarak (özellikle felç gelişen kol tarafına yatırılarak) hastaneye götürülür. Bilinçsiz hastanın yan yatırılmasına, özellikle de başın, kusmuk veya sekresyonun dışarı akabileceği şekilde yana çevrilmesi pozisyonuna KOMA POZİSYONU adı verilmektedir.

KOMA:
İnsanlar çevrelerindeki uyarıları beş duyu (görme, işitme, koklama, tatma, dokunma duyuları) ile algılayıp, olaylara uygun tepki gösterirler; örneğin, ağrılı uyaranları uzaklaştırmayı sağlayan refleksler gibi. Çimdiklediğiniz kişi hemen tepki olarak elinizi uzaklaştırmaya çalışır. Oysa bilinci kapanmış hastalarda beş duyu ile algılama ortadan kalkar. Derin uyku halindeki, bilinci kapanmış hasta ağrılı uyaranlara bile tepki veremez. Bu nedenle bu durumdaki kişiler bir çok bakımdan tehlike altındadır. Bilinç kaybına neden olabilecek yüzlerce nedenden hangisi sebep olursa olsun, koma kişinin en çok yardıma muhtaç olduğu bir durumdur.

Bilinci kapalı kişi:
* Yardım isteyemez.
* Dikkatli değerlendirilmeyecek olursa hastanın öldüğü sanılabilir.
* Nedene yönelik tahmin hayat kurtarıcı olabilir.
* Kolayca zarar görebilir
* Solunum yolu tıkanabilir.
* Hasta kusabilir ve kusmuk soluk yolunu tıkayabilir.
*Gözünü yabancı cisimlerden korumasını sağlayan refleks mekanizması ortadan kalkmıştır.
* Öğürme refleksi ya da öksürük mekanizması çalışmayabilir.

BİLİNCİ KAPALI HER KİŞİNİN SOLUNUM YOLUNUN KAPALI OLDUĞU KABUL EDİLMELİDİR.

Bu durumda ABC kontrol edilir. Soluk yolunun açıklığının devamı sağlanır. Bilinç kaybının çeşitli nedenleri olabilir; kafaya gelen darbeler, beyindeki kanamalar, iltihaplar (menenjit vs), tümörler, bazı ilaçların veya alkolün aşırı alınması, siroz, üremi, diyabet (şeker hastalığı) vs.

İlkyardım:
* ABC sürekli kontrol edilir (gerekiyorsa suni solunum, kalp masajı yapılır )
* Soluk alıyorsa, koma pozisyonunda yatırılır,
* Hastaneye götürülür
* Bilinci kapalı kişilerin üzerine soğuk su dökülmesi, şamarlanması, sarsılması (özellikle beyin kanaması veya kafa travmasında) tehlikeli olabileceğinden, bu gibi davranışlardan kesinlikle kaçınılmalıdır.

Komanın nedenini teşhis etmeye yardımcı olabilecek özellikler:
- Nefesi ALKOL kokuyorsa, alkol komasında olabilir
- Nefesi ASETON veya ÇÜRÜK ELMA gibi kokuyorsa, şeker koması (hiperglisemi, diyabet) olabilir.
- Eğer hastanın cebinde tegretol, dilantin, gibi epilepsi ilaçları varsa veya içtiği biliniyorsa epileptik koma olabilir.
- Hastanın cebinde veya çevrede boş ilaç şişesi varsa, ilaç zehirlenmesi akla gelebilir.
- Hastanın kollarında iğne izleri varsa, aşırı doz uyuşturucu kullanımı söz konusu olabilir.

BULAŞICI HASTALIKLAR VE KORUNMA YOLLARI
Mikroorganizma: Doğal olarak her yerde bulunabilen tek hücreli, karmaşık enzim yapısına sahip minicanlılardır. Her zaman hastalık yapmazlar hatta bazen yaşamsal öneme sahiptirler.

Normal flora: İnsan vücudunda bulunan ve yer değiştirmedikçe hastalık yapmayan mikroorganizmalar topluluğuna denir.

Patojen mikroorganizmalar: İnsan (veya hayvan, bitki) vücudunda istenmeyen etki oluşturan (hastalık yapan) mikroorganizmalardır. Bunlar virüs, mantar, bakteri, parazit olarak adlandırılırlar.

Enfeksiyon: İnsan vücuduna giren mikroorganizmaların üreyip, çoğalarak vücutta istenmeyen etki ve belirtiler (hastalık) oluşturmasıdır.

Enfeksiyon zinciri: Mikroorganizmanın enfeksiyon oluşturabilmesi için belirli aşamalardan geçmesi gerekir, bu aşamalar zincirine denir. Bu aşamalar :
1- Enfeksiyon ajanı (etkeni): Bakteri, virüs, mantar, parazit olabilir. Enfeksiyon etkenin hastalık oluşturma potansiyeli aşağıdaki koşullara bağlıdır:
* Mikroorganizmanın sayısına,
* Mikroorganizmanın virulansına (hastalık yapma kabiliyetine),
* Bireyin vücut direncine

2- Rezervuar (Enfeksiyonun kaynağı): Mikroorganizmaların doğal olarak yaşayıp üredikleri ortamdır. İnsan, hayvan, cansız nesneler (su, toprak) olabilir.
3- Çıkış kapısı: İnsanlarda; solunum sistemi, boşaltım sistemi, sindirim sistemi ve deri bütünlüğünün bozulduğu yerlerdir. Örneğin: mikroorganizma balgam, tükürük, dışkı, idrar, kan vs ile vücut dışına çıkar.
4- Kaynaktan çıkış (Yayılma yolları): Çeşitli araçlarla mikroorganizmalar bir yerden başka yere taşınırlar bunlar bulaşmış (kontamine) besinler, su veya cansız nesnelerdir (tarak, giysi, makas, vs ). Yayılımda, vektör ve portör önemli rol oynamaktadır .
- Vektör: Sinek, bit, kene, fare gibi bazı hayvanlar taşıyıcıdır, bunlara vektör denilir.
- Portör: Bir insan ya da hayvan bir mikroorganizmayı vücudunda taşıdığı ve başkalarına bulaştırdığı halde kendisinde hastalık belirtileri görülmez, bu kişilere portör denilir. Bu kişilerin özellikle besin endüstrisinde çalıştırılması çok sakıncalıdır.
5- Giriş kapısı: Mikroorganizmaların vücuda girdiği yerlerdir, genellikle giriş ve çıkış yolları aynıdır: Ağız, burun, deri, vajen, göz, kulak, damarlar, gibi.
6- Konakçı: Mikroorganizmayı vücudunun üzerinde veya içinde barındıran, insan veya hayvandır. Özellikle vücut direnci azalmış, kronik hastalığı olan, dengesiz beslenen, aşırı yorgun, alkol / sigara bağımlılığı olan ve bağışıklık sisteminin yetersiz olduğu kişiler, uygun konakçıdır.

HASTALIKLARIN BULAŞMA YOLLARI:
- Doğrudan temas,
- Dolaylı temas,
* Hava ile
* Araçlarla
* Vektörle
Doğrudan Temas:
Enfekte kişinin duyarlı kişi (konakçı) ile doğrudan temasıyla oluşan bulaşma şeklidir. Örnek; cinsel ilişki, öpüşme, kan nakli, yaraya dokunma vs. Bu yolla: AIDS, Hepatit B, frengi (bel soğukluğu), sifiliz, vb hastalıklar bulaşmaktadır.

Dolaylı Temas:
Enfeksiyonla bulaşmış nesnelerle, enfektif ajanın, konakçıya bulaşmasıdır.
* Hava yoluyla bulaşma: Uzun süre açıkta canlı kalabilen mikroorganizmaların hava, toz veya damlacıkla duyarlı konakçıya bulaşmasıdır. Damlacıkla yayılma; tükürük, balgam, burun, gözyaşı sıvılarının damlacıklar halinde yayılmasıdır. TBC (tüberküloz-verem), grip, soğuk algınlığı, çocuk hastalıklarının çoğunluğu bu yolla yayılmaktadır. Öksürüp-aksırırken ağzın elle kapatılması ve karşıda bulunan kişilerin yüzüne doğru hapşırılmaması hava yoluyla yayılmayı önler.
* Araçlarla bulaşma: Enfeksiyonla bulaşmış nesnelerle meydana gelen bulaşımdır. Örneğin; Hepatit A, enfekte yiyeceklerle; tetanoz, paslı çivi ve toprakla; yine çoğu hastalıklar iyi sterilize edilmemiş malzemelerle bulaşırlar (airway, nazogastrik sonda, çarşaf, giysiler gibi ).
* Vektörle bulaşma: Bazı mikroorganizmalar bazı hayvanlarda gelişimlerini tamamlayarak olgunlaşırlar ve insanda hastalık oluştururlar. Örnek; sıtma mikrobu, sivrisinekte (anofel cinsi) ömrünü tamamladıktan sonra, sivrisineğin sokması sonucu insana geçerek hastalık oluşturmaktadır. Veba (fare), kuduz (kedi-köpek-fare), akciğer kisti (iyi pişmemiş hayvan etleri) vektörlerle bulaşan diğer hastalıklardır.

BULAŞICI HASTALIKLARDAN KORUNMA YOLLARI

1- Vücudun mikroplara karşı direnci:
a - Özgül olmayan direnç:
I - Giriş kapısı engelleri:
* Deri
* Mukoza(derinin devamı olan ve vücut başluklarını saran daha ince olan kısmıdır.)
ll - Vücudun savunma mekanizmaları (Fagositoz, iltihap oluşumu, ateşin yükselmesi, retiküloendotelyal sistem -RES).
b - Özgül direnç: Bağışıklık:
I - Doğal direnç: Türe, ırka, genetiğe, bireye, yaşa, hormonal veya metabolik değişikliklere bağlı dirençlerdir.
II- Edinsel (sonradan kazanılan) direnç:
* Pasif bağışıklık:
- Doğuştan (anneden plasenta yoluyla ve sütle geçer)
- Yapay (Serum veya Immünglobülinle sağlanır)
* Aktif bağışıklık:
- Doğal aktif (hastalığın geçirilmesiyle oluşur)
- Yapay aktif (aşılar ile elde edilir)

2- Enfeksiyon kontrolü önlemleri:
Hastalıkların bulaşma yollarına göre önlem alarak, kişinin kendisini ve çevresini bulaşıcı hastalıklardan koruması amacıyla geliştirilmiş yöntemlerdir.
Günlük hayatımızda kullanabileceğimiz yöntemlerden birkaçı:
* El yıkama: Normal sabunla köpürterek ve ovarak yıkamak en iyi temizlik yöntemidir ve bu şekilde hastalıkların bulaşması önlenebilir.
Toplu yerlerde mümkünse sıvı sabun kullanılmalı veya sabunluklar süzgeçli olmalı. Aksi halde sulu bir ortamda bekleyen yumuşamış bir sabun temizleyici özelliğini kaybettiği gibi mikrop yuvası olur.
Toplu yerlerdeki sabunla iki kere sabunlamakta yarar vardır, sabunu sabunluğa koymadan önce suyun altına tutarak köpüğü akıtın.
* Başkalarının (hastanın) kan, tükürük, idrar, dışkı gibi atıkları ile doğrudan temas etmemeye özen gösterilmelidir. Bu gibi durumlarda eldiven giyilmelidir.
* Hasta (hatta sağlıklı) kişilerin kullandığı malzemeler, öncelikle kirleri temizlendikten sonra sabunlu su (veya deterjan) ile iyice yıkanmalıdır. Mümkünse sterilize edilmeli veya varsa durulama sonrası dezenfektan içinde önerildiği şekilde bekletilmelidir.
* Başkaları ile özel eşyalar paylaşılmamalıdır; tarak, jilet, diş fırçası, şapka, iç çamaşırı, yatak takımları vb.
* Gerekiyorsa izolasyon (karantina, ayırma) uygulanır:
* Eğer solunum yolu ile bulaşan bir hastalık varsa hasta kişiye maske takılır, idrar veya dışkı ile bulaşma söz konusu ise, mümkünse hastalık iyileşene kadar hastanın kullanacağı tuvalet ayrılır (özellikle alafranga tuvaletlerde ayırma şarttır). Tuvalet tek ise, o zaman hastanın tuvaleti her kullanımından sonra dezenfektanla sil(in)mesinde yarar vardır.
* Risk altındaki kişiler aşılanmalıdır. Özellikle çocukluk çağı hastalıklarını ve Hepatit B’yi geçirmemiş kişiler ile sağlık personelinin aşılanması önerilmektedir.
Hastalıkların bulaşmasını önleyecek temel kural:

KURU ve TEMİZ YERDE MİKROP ASLA BARINAMAZ

O nedenle hiçbir zaman ortamı kirli ve ıslak (nemli) bırakmayın. Temizlik ve bulaşık bezlerini kapalı yerde ıslak ve sıkılı halde bırakmayın, daima havalı bir yere açarak asın ve kuru muhafaza edin.

Toplu yaşanan yerlerde en sık görülen bulaşıcı hastalıklar:

AIDS (Edinsel bağışıklık eksikliği sendromu):
Bulaşımı: Doğrudan temasla; kan, meni, yara akıntıları ile bulaşır. Yani cinsel ilişki, kan nakli, ortak kullanılan enjektörler, dövme yaptırma yoluyla ve anneden bebeğine geçer. Özellikle çok eşli cinsel yaşamı olan veya bilinmeyen kişilerle cinsel ilişkide bulunan kişiler cinsel yönden risk altındadır. Virüs vücuda girdikten sonra ortalama 5-10 yılda hastalık belirtileri görülebilir. Bağışıklık sistemi felç olduğundan, ölüm genellikle bulaşıcı hastalıklar sonucu meydana gelmektedir, örneğin ölüm nedeni verem olabileceği gibi gripte olabilir. Etkeni: HIV ‘ dir.

Belirtiler:
- Nedeni bilinmeyen gece terlemeleri,
- Bir ayı geçkin ısrarcı ateş,
- Titremeler, konuşamama (konuşmakta zorlanma), hareketlerde yavaşlama,
- Kısa sürede aşırı ( vücut ağırlığının % 10 undan fazla ) kilo kaybı,
- Bir ayı geçen sürekli yada aralıklı ishal,
- Bir ayı geçen, kuru ve ısrarlı öksürük, aşırı yorgunluk, halsizlik,
- Koltuk altındaki ve kasıklardaki bezlerde şişlik ve ağrı,
- Deride morumsu lekeler, ağızda pamukçuk

Tedavi: Henüz yok
Korunma: Aşı geliştirilemediği için bireysel korunma önemlidir. Bireysel olarak cinsel yaşama dikkat etmek, başta gelen korunma yöntemidir.
* Bilinmeyen kişilerle cinsel ilişkiye girmekten kaçınılmalı ya da mutlaka sağlamlığından emin olduğunuz prezervatif (kaput, kondom) kullanılmalıdır.
* Başkasının kullandığı enjektörler asla kullanılmamalı, enjektörler mutlaka tek kullanımlık olmalı ve kullanıldıktan sonra atılmalıdır.
* Kim olursa olsun, başkasının kullandığı diş fırçası ve jilet kullanılmamalıdır.
AIDS
* Sosyal öpüşme, tokalaşma, aynı odayı, aynı koltuğu paylaşmakla bulaşmaz;
* Sivri sinekle bulaşma henüz ispatlanamamıştır.
* Aynı tabağı paylaşmakla, çatal-kaşıkla bulaşmaz.

HEPATİT B (Serum Hepatiti):
Bu da cinsel ilişki ve kan yoluyla bulaşır. Karaciğerde enfeksiyona neden olur, iyileşme olmazsa karaciğer kanserine, siroza dönüşebilir.
Halsizlik, yorgunluk, hafif ateş, baş ağrısı gibi grip benzeri belirtilerle başlar. Sarılık, bulantı, kusma, ishal, iştahsızlık, sigaraya karşı tiksinti, idrarın çay rengini alması gibi belirtilerle kendini gösterir.
Tedavisi: Yatak istirahati ve dengeli beslenme şarttır. İlk önceleri karaciğeri yormayacak besinler tercih edilmelidir (ağır kızartma ve çok yağlı besinlerden kaçınılmalıdır).
Korunma: Hepatit B aşısı ile korunmak mümkündür. Ancak bireysel korunma her zaman ve her ortamda önemlidir. Bulaşma yolu ve korunma önlemleri AIDS ile hemen hemen aynıdır.

Hepatit A (Enfeksiyöz hepatit):
Bulaşımı: Hijyen koşullarının iyi olmadığı yerlerde görülür. Su ve besin maddelerine virüs içeren dışkının bulaşması sonucu insana geçer.
Hepatit B’deki belirtiler aynen görülebilir. Ancak iyileşme Hepatit B’den daha çabuk ve daha komplikasyonsuz gerçekleşir.
Tedavi: Hepatit B ile aynıdır.
Korunma: Hijyenik koşullara uyulmadığını düşündüğünüz yerlerde yemek yemeyin, özellikle Fast-Food türü (et içeren) yiyeceklerden kaçının. Kanalizasyon sisteminin iyi olmadığı yerlerde suları kaynatarak veya dezenfekte ederek kullanın.

Tüberküloz (verem, TBC):
Hasta kişinin öksürmesi veya balgam çıkarması sonucunda damlacıkla yayılır. Vücut direnci düşük kişilerde sıklıkla ortaya çıkar. Bu kişiler çok sigara ve içki içen, dengesiz beslenen kişilerdir. Bir de uzun süren hastalıklar esnasında ortaya çıkar.
En iyi önlem, kişilerin ulu orta balgam çıkarıp sokağa tükürmelerini engellemektir. Ya da kişilerin yüzüne doğru öksürmeleri önlenmeli veya maske takmaları sağlanmalıdır. İlaç tedavisi ve dengeli beslenme ile iyileşir.

Uyuz:
Pire, bit gibi parazitlerle yayılır. Vücudun her tarafı kaşınır, özellikle yattıktan sonra ve parmaklarda kaşıntı artar.
Bulaşımını önlemek için başkalarının giysilerini, tarağını, yatağını paylaşmaktan kaçının.
Uyuz etkeni 40-50 °C de öldüğünden, giysiler kaynatıldığında temizlenir. Vücuttaki etken ise yıkanma, kükürt-sülfür içeren solüsyon veya kwell solüsyonu ile temizlenir.

Bit:Genelde pis insanlarda görüldüğü söylense de bu genel kural değildir. Temiz ve titiz insanlarda da görülebilir. Halen gelişmiş ülkelerde bile önemli sorunlardan biridir. Yine ortak eşya veya yatak kullanımı sonucu yayılır.
Kwell solüsyonu ile önerildiği şekilde saçlar yıkanır ve sık dişli (veya pamuk destekli) tarakla taranır. Giysiler kaynatılarak temizlenir.
Bitin sirkesini kepekten ayırabilmenin yolu; kepek saçtan kolaylıkla ayrılıp düşerken sirke saça yapışmıştır ve zorlukla uzaklaştırılır.

SU İLE BULAŞMA:
Patojen mikroorganizmalar suya, enfekte kişilerin salgı ve atıklarıyla gelmektedir. Bulaşmış (enfekte olmuş) suların içilmesiyle veya meyve-sebzelerin sulanması ya da yıkanması ile hastalık insana bulaşır. Örnek: enfekte su ile sulanmış marul temiz su ile yıkanmadan yenirse hastalık bulaşır. Pis su ile yıkanan süt kapları ile tifo, yüzme havuzlarında iyi temizleme yapılmamışsa inklüzyonlu konjuktivit denilen hastalık bulaşabilir. Su ile en sık bulaşan hastalıklar; kolera, amipli dizanteri, basilli dizanteri (shigella), tifo vb dir.
Suyun temizliğinden emin değilseniz kaynatın; fokurdamaya başladıktan sonra 10 dakika kaynatıldığında mikroplar ölür.
Suyu temizlemek üzere klorlama da yapılabilir. Bunun için klor veya klor verici maddeler kullanılır. Suyun dezenfeksiyonu için birkaç klor verici maddeden yararlanabiliriz..
1- Kireç kaymağından toz veya sıvı oluşuna göre, aşağıda belirtildiği şekilde ANA ÇÖZELTİ (%1’lik ) hazırlanır:

1 lt su + 15 gr TOZ kireç kaymağı

1 lt su + 40 gr SIVI kireç kaymağı

2- Ev işlerinde kullanılan klorlu su preparatlarından ( klorak vb ):

1 lt su + 250 ml klor içeren sıvı

% 1’ lik bu ana çözeltiden : 1 lt suya 3-5 damla konur, 20 dakika bekletilir,

1 ton suya 150-250 ml konur, 20 dakika bekletilir,

Bu sular içilebilecek kadar dezenfekte edilmiştir.

Barsak hastalıkları salgınlarında (kolera, tifo vb) sebzelerin yıkanması için, içme suyu dezenfeksiyonu için kullanılan miktarların 10 misli klorlama yapılır. Ancak sebzeler bu ön yıkamanın ardından klorlanmış içme suyu ile durulandıktan sonra yenmeli ya da pişirilmelidir.

3-İyot ta dezenfektan olarak kullanılabilir. Bunun için:

İyotun sudaki %2’lik çözeltisinden 2 damla, 1 lt suya damlatılır.

DİKKAT: Eczanelerde satılan klor içeren tabletlerin kullanımı daha pratiktir.

SÜT İLE BULAŞMA: Hasta veya görünürde sağlam hayvandan, sütle uğraşan insanların ellerinden veya kaplardan ya da süt kaplarını temizlemek için kullanılan sulardan süt ile bulaşma ortaya çıkabilir. En sık bulaşan hastalıklar: tbc (verem), tifo, paratifo, brusella, dizanteri, poliomyelit (çocuk felci), stafilokok vs dir.
Açık alınan sütler içilmeden önce mutlaka fokurdamaya başladıktan sonra (TBC ye karşı) 10 dakika kaynatılmalıdır. Süt kapları daima çok temiz olmalıdır.

DALMA KAZALARI

Dalma ile ilgili iki ciddi problem: 1- Barotravma (orta kulak ve akciğer barotravmaları) ve 2- Dekompresyon hastalığıdır.

1- AKCİĞER BAROTRAVMASI (=HAVA EMBOLİSİ) :
İniş sırasında akciğerler basınç nedeniyle büzüşür (rezidüel hacme kadar). Akciğerlerin daha fazla sıkışması barotravmaya neden olur. Tüple dalan kişi derinde soluduğu havayı (örnek: dalgıç 30 metre derinlikte 6 litre hava soluduğunda, basınç yüzeydekinden 4 misli fazla olduğundan bu yüzeye göre 24 litre olacaktır) yukarı çıkarken dışarı vermelidir.

Tüple dalan kişi, yüzeye çıkarken nefesini tutarsa HAVA EMBOLİSİ oluşur. Akciğer içindeki hava basıncı sabit kalırken, göğüs üzerindeki dış basınç hızla azalır. Akciğer içindeki hava hızla genişler, akciğerlerdeki alveoller yırtılır. Açığa çıkan hava kan dolaşımına karışıp damarlar içinde kabarcıklar oluşturur, bu duruma hava embolisi denir ve hayati tehlike oluşturur. Akciğer çıkış barotravmasına bağlı gaz embolisi 1 metre gibi sığ derinliklerden çıkışlarda da oluşabilmektedir.

Tüpsüz dalış yapılıyorsa: dalgıç yüzeyde akciğerlerini tümüyle doldurup dalar ve çıkışta nefesini tutarsa akciğer embolisi oluşmaz.

Belirti ve bulguları: birden ve şiddetli başlayan, keskin ve yırtılır tarzda bir ağrı, öksürme ile birlikte ağızdan köpüklü kan gelmesi, nabız hızlı ve zayıf, solunum hızlı ve yüzeyseldir, paralizi (=felç; çoğunlukla tek taraflı felç), gözbebekleri büyüklüğünde farklılık.
İlkyardım: En kısa zamanda sağlık kuruluşuna götürülür. ABC kontrol edilerek ve devamlılığı sağlanarak.
Acil Bakım: - % 100 oksijen verilir (geridönüşsüz rezervuarlı maske ile 15 litre)
- Hasta sol yan tarafına yatırılır, baş vücuttan aşağıda olacak şekilde (aşağı yukarı 15 derece) yatak ayarlanır.
- Damar açık kalacak şekilde serum bağlanır (% 0.9 NaCl, Ringer Laktat veya % 5 Dekstroz)
- Yaşam bulguları ve bilinç durumu sık takip edilir
- Mutlaka doktor ile iletişim kurulur.

2- VURGUN
(dekompresyon hastalığı, basınçlı hava hastalığı, Caisson hastalığı, dalgıç paralizisi, disbarizm) :
Eğer bir dalgıç çok miktarda nitrojenin (havanın yaklaşık beşte dördü nitrojendir) vücudunda erimesine neden olacak kadar uzun süre deniz dibinde kalmışsa ve aniden su yüzeyine dönerse, vücut sıvılarında önemli miktarlarda nitrojen kabarcıkları oluşur. Bu kabarcıklar vücudun herhangi bir bölgesinde sayıları ve çaplarına bağlı olarak hasar oluştururlar, bu hasar genellikle kabarcıkların damarları tıkaması sonucunda görülür, ortaya çıkan tabloya ise vurgun denilmektedir.

Belirti ve bulgular (Hava embolisi ve vurgun):
1- Omuz ve dirsek eklemi gibi büyük eklemlerde ağrı
2- Solunum güçlüğü, göğüs ağrısı, karnın alt kısmında ağrı, baş ağrısı
3- Ciltte döküntü, soluk lekeler veya siyanoz ve ödem görülebilir
3- Konuşma güçlüğü, bilinç düzeyinde bozulma, hatta bilinç kaybı,
4- Görme bozukluğu, baş dönmesi
5- Uyuşma, hafif felç veya komaya kadar giden ağır felç

Sıklıkla hava embolisi ve vurgunu ayırt etmek güçtür. Genel bir kural olarak, hava embolisi yüzeye döner dönmez görülür; vurgun belirtileri ise birkaç saatten önce görülmeyebilir.

İlkyardım:
1- Kazazede sudan çıkarılır, ABC kontrol edilir ve devamlılığı sağlanır
2- Kişi sol yana yatırılır, baş vücuttan 15 derece kadar aşağıda kalacak şekilde yatak ayarlanır.
3- En yakın basınç (dekompresyon) odasına veya hastaneye götürülür
4- Yol boyunca kişini yaşam bulguları ve bilinç durumu kontrol edilir, sıcak tutulur.
5- Bilinci açıksa ve kendi içebilecek durumdaysa alkol içermeyen (meyve suyu vb) içecekler verilir

Acil Bakım(profesyonel bakım):
1- Yukarıdaki işlemlere ilaveten kişiye geridönüşsüz, rezervuarlı maske ile % 100 oksijen verilir (10-15 litre)
2- Ciddi yaralanması olan veya bilinci kapanmış ya da bilinç düzeyi bozulmuş olan hastaya damar yolu açılarak Ringer Laktat, % 0.9 NaCl veya %0.9 NaCl içinde % 5 Dekstroz içeren sıvılardan biri verilir
Basınç odasına götürülmesinin amacı, vücudu yeniden yüksek basınçlı ortama alarak oluşan gaz kabarcıklarının yeniden çözülmesini sağlamaktır; böylece akciğerlerin içindeki ve dışındaki basınç eşitlenir. Daha sonra kontrollü bir şekilde yavaş yavaş basınç değişikliği yapılır.
Bilgi için: Dalgıç yüzeye yavaşça çıkarılırsa, erimiş nitrojen dekompresyon hastalığını önlemeye yetecek bir hızla akciğerlerden atılır. Amerika Birleşik Devletleri Deniz Kuvvetleri güvenli dekompresyon için özel bir çizelge hazırlamıştır. Bu çizelgeye göre 57 metre derinlikte 60 dakika kalmış olan bir dalgıç için dekompresyon programı aşağıdaki gibidir:
15 metre derinlikte 10 dakika
12 metre derinlikte 17 dakika
9 metre derinlikte 19 dakika
6 metre derinlikte 50 dakika
3 metre derinlikte 84 dakika
Böylece, sadece bir saatlik bir çalışma için derinde kalan dalgıcın toplam dekompresyon süresi yaklaşık üç saattir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.imhagrup.qforum.biz
 
İlk Yardım 3
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» İlk Yardım
» İlk Yardım 2

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: BİLİNMESİ GEREKENLER-
Buraya geçin: